Dr. Mahmut Naci ÇUHACI
Kamu hizmetlerinin temel amacı, vatandaşların yaşam biçimini iyileştirmek, onların refah düzeyini artırmak, toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamaktır. Bu temel amacın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle vatandaşların yaşadıkları şehirlerde yaşam biçimlerinin iyileştirilerek, huzur ve mutluluklarının sağlanması gerekmektedir. Bir kamu hizmetini sunan belediyeler, devletin vatandaşa yerel hizmetlerin görülmesi amacıyla, yerel ölçekte örgütlenmesidir. 5393 Sayılı Belediye Kanununda yerel ölçekteki bu örgütlenmenin tanımı “Belediye: Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” şeklinde yapılmaktadır. Dolayısıyla, belediyeler temelde toplum tarafından oluşturulmuş olup, topluma hizmet amacıyla, toplumun kıt olan kaynaklarını kullanmaktadırlar. Bu sebeple, belediye hizmetlerinde etkinlik, kalite ve verimlilik artışı, belediyelerin halka karşı görevi ve varlık gerekçesinin sonucudur.
Günümüzde her alanda olduğu gibi belediyecilik kavramında da değişim olmuş, belediyecilik kavramına çok daha geniş anlamlar yüklenerek içeriği değişmiştir. Yol, su, kaldırım hizmetlerini gerçekleştiren bir kamu kurumu anlayışından vatandaşa bir müşteri gibi yaklaşan ve onun memnuniyetini en üst düzeyde tutan kurum yaklaşımı anlayışına geçilmeye başlanmıştır. Çağdaş kent yönetiminin geldiği noktada artık belediyeler insanlara temel altyapı hizmetlerini sunmanın yanı sıra kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda birçok katkı sağlamak ve onların refah ve mutluluklarının artırmaya çalışmak zorundadırlar. Halkın mutluluğu ve belediyelerin başarısı belediyelerin bu değişime uyum sağlamalarıyla doğru orantılı görülmektedir. Değişim devam ederken insanların işlerini en iyi yapma arayışları da sürmekte, sonucunda da hem değişim hem de işi en iyi yapma arayışları belediyeleri de yenileşmeye taşımaktadır.
Yaşadığımız çağı “Değişim Çağı” olarak tanımlamak akılcı bir yaklaşım olacaktır. Bu bağlamda çağı yakalayabilecek bir belediyecilik anlayışı için, değişimi önceden gören ve zorlukları, henüz üstesinden gelinebilir haldeyken göğüsleyebilen,
- Katılımcılık
- Hesap verebilirlik
- Saydamlık- Açıklık
- Stratejik yönetim
- Performans yönetimi
- Vatandaş odaklılık
- Bilgiye dayalı yönetim
- Toplam kalite yaklaşımı
gibi modern yaklaşımları yönetim, üretim ve hizmet sistemlerine uygulayabilen, stratejik ve ufuk ötesi bakış açısına sahip belediyeler başarılı olabileceklerdir. İşimiz, değişimi yönetmektir, yapamıyorsak, yönetimi değiştirmeliyiz. Çünkü değişim bir yaşam tarzıdır.
Diğer yandan; klasik düşünce yaklaşımı açısından bakıldığında emlak vergisini toplayan bir belediye, tekel durumunda olması, vatandaşın vergisini ödemek için gideceği başka bir yer bulunmaması nedeniyle, yönetim uygun ve iyi işlemiyorsa bile yaşamını sürdürebilir. Ama, böyle bir durum, doğrudan ve dolaylı pek çok probleme yol açar. Hizmet sürecinde, hizmeti üretecek olan belediye ile bu hizmetten yararlanacak vatandaşlar arasında uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, tartışmalar oluşur. Hizmeti alacak olan vatandaşlar, belediyenin problemli işleyişi nedeniyle sıkıntıya düşerler. Bu sıkıntılar belediye çalışanlarına da çeşitli şekillerde yansır, hem hizmeti üretenler, hem de alanlar mutsuz olurlar.
Hizmetin geç ve güç sunulması ya da hiç sunulamaması, yasalara göre, belediyeyi suçlu yapar. Elbette gerçek suçlular, o hizmeti geç ve güç sunan ya da hiç sunamayan insan gücüdür. Bu hizmet kusurları, hem o belediyenin, hem de hizmet alacak olanların işlerini aksatır. Bu aksama, bir zincir şeklinde ülkenin pek çok işine yayılarak, çok yönlü, zamanlı, zararlı sonuçlar üretir ve bu zincir, böylece sonsuza kadar uzar. “Yanlışlar yalnız gezmez”. Her yanlış, geometrik bir artışla, yeni yanlışlar oluşturmayı sürdürür. Bir belediyede bir kişinin iletişim yanlışı bile, sonsuza uzayan bir sıkıntılar zinciri oluşturur. Bu zincirin yalnızca kendisi ile ilgili kısmını gören bu bir kişi, çoğu kez ne yaptığının ve bunun sonuçlarının bilincine varmadan, olayın orada sonuçlandığını sanmaktadır. Çalışanların yaptıkları yanlışlar amirleri tarafından da düzeltmeyince, bu yanlışlar alışkanlık haline dönüşür, kanıksanır ve akılsızlar ülkesini anlatan özdeyişlere dönüşür : “Böyle gelmiş böyle gider”.
Gider mi acaba?..
Gitmez ise ne yapılmalıdır?
- Vatandaşa değer vermek,
- Vatandaşa kulak vermek,
- Vatandaşın talep ettiğini vermek,
- Vatandaşa güven vermek,
- Vatandaş ilişkilerinin zamanlamasına ve dozuna karar vermek,
- İşine kendini vermek,
- Belediyenin ‘camdan bir ev’ olmasını sağlamak,
- Belediyenin etkili ve verimli olabileceği bir çevreye ve yaşam biçimine sahip olmasına yardımcı olmak,
- Belediyenin çevresinde tanınmasını ve saygı görmesini sağlamak,
- Belediyeyi tanıtmak ve politikalarını benimsetmek,
- Belediyeye karşı daha olumlu tutumlar yaratmak.
Sıraladığım bu hususların gerçekleştirilebilmesi, belediye başkanından belediyede çalışan hizmetliye kadar vatandaşa dönük tutum ve davranışların sözle değil özde olmasına dikkat edilmesiyle sağlanılabilinecektir.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, değişim çağına ayak uydurabilen, güçlü ve başarılı bir belediye yönetiminin, yüksek muhakeme yeteneğine sahip, iletişim becerilerine dayalı olarak çalışan, esneklik ve uyum yeteneğine önem veren, halkını motive ederek yöneten, halkına saygı duyan, insan hakları ve hukuk devleti ilkesine bağlı, dışa dönük, önce halk yaklaşımına sahip, olaylara olabildiğince geniş açıdan bakabilen, olayları çok yönlü düşünen ve yönettiği bölgedeki denge unsurlarını gözeten bir yaklaşım sergilemesi gerektiği düşüncesindeyim.