Dr.Mahmut Naci ÇUHACI
Uygarlık Tarihi Tarım Devrimi, Sanayi Devrimi ve Bilgi Devrimi olmak üzere üç önemli evrimi yaşamıştır. Sanayi Devrimi’nin baronları, çelik üreticileri iken, asrın ortalarında bankerlerin yükselişini gördük. Günümüzde ise, en zengin adam, akli sermayesiyle parlayan Bill Gates’tir. Bu gelişme bize, çağımızın yükselen değerinin bilgi olduğunu göstermektedir.
Önümüzde uygarlık tarihinin belki de en önemli yılları uzanmaktadır. Benzeri görülmemiş ekonomik olanaklar ve şaşırtıcı siyasi reformlara şahit oluyoruz. Akıllara durgunluk veren teknolojik gelişmeler birbirini izliyor. Dünyamız, bir evrensel ekonomik patlama yaşıyor. Eskinin emek yoğun işler yerini makinelere bırakmaya devam ediyor. Başka bir deyişle, emekçiler yani mavi yakalılar ile idari personeli oluşturan beyaz yakalıların yerini, hızla gri yakalılar (robotlar) almaya devam ediyor.
Bu süreç içinde klasik yönetim metotları, Uzak-Doğu’ dan gelen rekabet rüzgarlarına ve onların uyguladıkları önceleri Toplam Kalite, Yalın Üretim, Dünya Standartlarında Üretim gibi yeni yönetim paradigmalarına yenik düşmüşler ve küresel değişimlere daha fazla dayanamayarak darboğazlara girmişlerdir. Batı ekonomileri bu kısır döngüden kurtulmak için yeni yönetim modelleri aramaya başlamışlar, bu arada da deneyimli terzilerin iş birliği içinde dikilmesi öngörülen bir elbise örneği, toplam kalite yönetimi’ ne, değişim mühendisliği’ ne ve hatta yeniden düzenleme’nin de ötesine geçmişlerdir.
Bu gelişmeye ister devrim, isterse dönüşüm deyin, bu süreçleri şimdiden algılayıp ona göre yeniden yapılanma zorunludur. Çünkü, coğrafi ve siyasi sınırların hızla ticari sınırlarla yer değiştirdiği üçüncü bin yılda uluslar arası mal, sermaye ve işgücü serbestçe dolaşmaktadır. Bundan dolayı, kuruluşlar arasındaki acımasız rekabet büyük boyutlara ulaşmıştır. Dolayısıyla bir kuruluşun var olabilmesi ve gelişebilmesi için uluslararası rekabet şartlarına ayak uydurabilmesine bağlı duruma gelmiştir.
Dünyanın neresinde olursa olsun herkes günümüzde daha önce benzeri görülmemiş bir değişimle karşı karşıyadır. Artık, küresel düzenin zorladığı bu yeni değişim modeli, toplumları kendi ataletine bırakmıyor, değişimi, ülkelerin iç tarihsel devinimleri değil, küresel düzenin takvimleri ve beklentilerini belirliyor. Başka deyişle toplumlar bütün kurum ve kuruluşları ile değişimle ilinti kurmayı, değişimi yakalayıp (öndekilere yetişme) dönüşüme (öne geçmek) geçmeyi öğrenmek zorunda kalmaktadır.
Gerek Ülke gerekse kamu ve özel kuruluşlar olarak uluslararası alanda rekabet edebilmek, insanımızı çağdaş yaşam düzeyine ulaştırmak, gelecek kuşakları aydınlık yaşam düzeyine hazırlamak ve buna ulaştırabilmek için geleneksel yönetim alışkanlığımızı, anlayışımızı değiştirmemiz gerekmektedir.
İşimiz, değişimi yönetmektir, yapamıyorsak, yönetimi değiştirmeliyiz. Çünkü değişim bir yaşam tarzıdır.
Son yıllarda yaşanan çarpıcı olaylar ve küreselleşmeye bağlı hissedilen eğilimler, işletmelerde gelecek çalışmaların önemi yeniden ortaya çıkmıştır. Önemli olan çevreyi okumak, izlemek gibi aktif eylemler yanında, çevreyi yaratmak, yeniden konumlandırmak gibi proaktif eylemler gerçekleştirmek olmalıdır. Şu anda yapılacak şeyler, yarını şekillendirmeye yönelik olmalıdır. Sıradışı insanların eğilimi de doğal olarak, geçmişin ve bugünün alternatifini üretmek değil, geleceği var edebilmek için bugünden neler yapılması gerektiğinin ortaya konulmasıdır. Bugünkü başarı formülleri yarının başarısızlık formülleri olabilir. Çok değil, bugünden 20 veya 25 yıl geriye bakıldığında oluşan farklılığı net olarak görmek mümkündür. Özellikle son yıllarda bilişim dünyasındaki gelişmeler işletme geleceğinin bugünden çok farklı olacağının göstermektedir.
80’lerde bilgisayarın iş dünyasına girmesi ve hızla yayılmasının ardından 90’larda internetin ortaya çıkması iş dünyasında köklü değişimlerin sebebi olmuştur. Bilgisayarlarda bilginin hızla kaydedilmesi, depolanması, sınıflandırılması ve gerektiği zaman çok daha hızlı ortaya çıkartılarak işlenmesi işletmelere büyük bir verimlilik getirmiştir. İnternet ise iletişimi çok daha hızlı ve ucuz bir hale getirerek yüklü miktarda bilginin dahi çok uzak mesafelerde paylaşılmasına olanak sağlamış ve pazar arayışı içinde olan işletmelere çok uzak ülkelere ulaşma imkanı sunmuştur. İnternet yeni iş modellerinin (e-ticaret, e-pazaryeri vb) elektronik ortamda yaratılması ile kendisi de yeni bir pazar ve fırsatlar dünyası da sunmaktadır. Diğer yandan, teknolojiyi elde etmek bir şirketin başarılı olacağı anlamına gelmemelidir. Teknoloji bir araçtır. İşletmelerin günümüz iş dünyasında güçlü bir yapıya kavuşması için iş stratejilerinin doğru belirlenmesi ve teknolojinin en verimli şekilde kullanılması gerekmektedir.
İleri teknoloji ve onun getirdiği otomasyona rağmen, günümüz rekabet ortamındaki karmaşık nitelikteki ürün ve hizmetin sunulmasında insan unsurunun rolü, hala sistemin odak noktasını oluşturmaktadır.
Bu demektir ki, bugün izlenen uluslar arası acımasız rekabet ortamında işletmelerin ayakta kalabilmeleri, ancak iyi yetişmiş ve kendilerini sürekli yenileyen kaliteli insan gücüne bağlı olacaktır.
Sonuç olarak, günümüzde değişimin yönetilerek gelişim sürecinde insan gücünün ne kadar değişip geliştiği, hala önemini korumaktadır.