Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş, yaşamın bir çok boyutunda olduğu gibi, iş hayatında da ürün ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve bakım yöntemlerini etkilemektedir. İş hayatında meydana gelen bu gelişmeler, insan kaynaklarında aranılan nitelikleri de büyük ölçüde etkilemektedir. Seri üretime dayalı geleneksel endüstriyel işletmelerde çalışan ve dar bir alanda eğitilen, tekrara dayalı işleri yapan, verilen talimatlar çerçevesinde hareket eden işgücü, çevik şirketler için yeterli olmamaktadır. Bazı yönetim otoritelerine göre de, üçüncü bin yılda ayakta kalabilecek şirketlerin rakiplerinden daha hızlı ve daha etkin öğrenen organizasyonlarının olacağı ileri sürülmektedir. Sürekli değişen dünyada ve giderek artan rekabet ortamında, müşteri oluşturabilmek, endüstri standartlarını belirleyebilmek, etkin organizasyonel yapıya ulaşmak, küresel rekabet gücünü artırmak, uygarlığa katkıda bulunabilen bir organizasyona dönüşmek gibi amaçları başarabilmek için klasik eğitim ve yönetim reçeteleri yetersiz kalmakta, daha ileri düzeyde bir anlayışa ihtiyaç duyulmaktadır. Hatta, öğrenen organizasyonların ötesinde gülen organizasyonların stratejik bir önem kazanacağı ileri sürülmektedir. Devamı